Çocuk İstismarı ve İhmalinin Bir Kaynağı Olarak Cinsiyet Rolleri Eşitsizliği

(IPSCAN/ İstanbul 26 Ağustos 2001 11.00-13.00)

“İş” ve “emek”, cinsiyet rollerinde eşitsizliği besleyen çok önemli bir kaynak olduğu gibi; öte yandan çocuk istismarı ve ihmaline de yol açan önemli bir kaynaktır.

Toplumsal Cinsiyetten kaynaklanan istismar ve ihmal, ne yazıkki, toplumlarda yaştan bağımsız olarak vardır. Ancak aktif bir tutumla hafifletilmekte ve aşılmaya çalışılmaktadır. Biz bu çalışmamızda, bu istismarın ve ihmalin çocuk yaşlardaki kaynaklarından biri olarak “çalışma yaşamı”nda görülen cinsiyet eşitsizliğini ortaya koymaya çalıştık. Bunu kanıtlarken Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın (Fisek Institute Science and Action Foundation for Child Labour),Denizli’de ve Ankara’da yürüttüğü anket, focus grup çalışması ve yüzyüze görüşme gibi uygulamalarından yararlandık.

I

EŞİTSİZLİKLER

1. EŞİTSİZLİK: Ülkemizde okuma yazma oranlarına ve okula katılım oranlarına baktığımızda, kız çocuklarının erkeklere oranla daha düşük düzeylerde kaldığını görüyoruz. Bu eşitsizlik, bir istismar ve ihmal kaynağı mıdır? EVET. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsünce yapılan Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre eğitimsiz erkeklerin oranı yüzde 10.7 iken kadınlarda bu oran 25.4’tür. Temel eğitimde 6-12 yaşlarındaki erkeklerin okula devam yüzdesi 78.7 iken kızların 69.7’dir. Bu oran 6-15 yaşlarında erkekler için % 74.0, kızlar için % 62.6’dır. Yaş arttıkça erkek ve kızlar arasındaki fark da artmaktadır. 16-20 yaşlarında bu oranlar erkekler için 31.6, kızlar için 19.6’dır.

Grafik 1 : Yaş ve Cinsiyete Göre Eğitimsizliğin Cinsiyet Dağılımı

Grafik 2 : Yaş ve Cinsiyete Göre Okullulaşma Oranı

Daha önce okula devam etmiş ancak araştırma tarihinde okuldan ayrılmış bulunan 15-24 yaş arası kadınların okuldan ayrılma nedenlerine bakıldığında ilkokulu bitirmemiş olanlarda en önemli okuldan ayrılma nedeni ailelerin izin vermemesi (% 36), ortaokulu tamamladıktan sonra bırakanlarda en önemli neden sınavlarda başarısız olmalarıdır (% 36). Bu kadınların % 8’i okulu bırakma nedeni olarak evlenmelerini göstermişlerdir.

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı’nın Ankara’da 102 genç kıza yüz yüze uygulamış olduğu anket sonuçları da bu doğrultuda olup, 18 yaş altında okulla ilişiğini kesmiş genç kızların % 60.8’i ilkokul ve altında eğitim düzeyine sahiptir. Genç kızların üçte biri (34 kişi) kendi istekleri ile okulu bırakırken üçte ikisinin ise kendi isteği dışında okulla ilişkisini kesmek zorunda kaldığı gözlenmiştir. Okulla ilişiğini kesmiş genç kızların % 55.9’u okula geri dönme isteğindedir.

2. EŞİTSİZLİK : Kızlara, erkeklere göre daha baskıcı yaklaşılmakta ve ev eksenli bir yaşantı sürmeye zorlanmaktadırlar. Bu onların sosyal yönden izolasyonlarını ve dışlanmışlıklarını getirmektedir. Bu olgu, bir istismar ve ihmal kaynağı mıdır? EVET.

12-19 yaş grubunda ve 20 yaş ve üzerindekilerde cinsiyetlere göre işyerlerinin özelliklerine bakalım.

Tablo 1 12-19 yaş grubundakilerin cinsiyetlerine göre işyeri özelliklerinin dağılımı

İşyeri

Erkek

%

Kadın

%

Tarla

720

42.5

732

73.5

Düzenli kamu

16

0.9

10

1.0

Düzenli özel

822

48.6

234

23.5

Pazar yeri/seyyar/

132

7.8

3

0.3

Ev

3

0.2

17

1.7

Toplam

1693

100.0

995

100.0

Grafik 3 : 12-19 yaş grubundakilerin cinsiyetlerine göre işyeri özelliklerinin dağılımı


Tablo 2 : 20 yaş ve üzerindekilerin cinsiyetlerine göre işyeri özelliklerinin dağılımı

İşyeri

Erkek

%

Kadın

%

Tarla

3 980 000

29.0

3 295 000

66.4

Düzenli kamu

2 281 000

16.6

646 000

13.0

Düzenli özel

5 723 000

41.7

835 000

16.8

Pazar yeri/seyyar/

1 700 000

12.4

39 000

0.8

Ev

34 000

0.2

143 000

2.9

Diğer

9 000

0.1

1 000

0.1

Toplam

13 727 000

100.0

4 961 000

100.0

X²: 2776.70 p<0.001 ("Diğer" grubu testte göz önüne alınmamıştır)

12-19 yaş grubunda düzenli kamu ve özel işyerinde çalışan erkeklerin oranı % 49.5 iken, kadınlarda bu oran % 24.5’tir. 20 yaş ve üzerindekilerde bu oranlar sırayla %58.3 ve %29.8’dir. Tarlada çalışan kadın oranının erkeklere göre oldukça yüksek olduğu görülmektedir; bunların çoğu küçük ve kendi aile işletmelerinde çalışmaktadırlar.

Erkeğin sosyal yaşama katılması ve kadının bilinçli olarak uzak tutulmasına tepki, çalışan kızlarla yaptığımız anketlerde çeşitli biçimlerde kendini göstermektedir:

  • Erkek kız ayırımından yakınan çalışan kızların oranı % 28’dir.
  • Bir daha dünyaya gelse, erkek olarak gelmek isteyen kızların oranı % 23’tür.
  • Bir daha dünyaya gelse, bir özgürlük simgesi olarak gördüğü kuş, çiçek, hayvan olarak gelmek isteyen kızların oranı % 26’dır.
  • Hiç doğmamış olmayı, zaman zaman yaşamamayı isteyenlerin oranı az değildir (%3).
  • Gezmek, eve geç gelebilmek, arkadaşlarıyla iş çıkışı buluşabilme konularında erkek kardeşlerinin yaşadığı özgürlüğü yaşayamamanın öfkesini taşımaktadırlar.

Yaptığımız anketlerde, iş-dışı zamanları nasıl değerlendirdikleri sorulduğunda, hafta sonunda da çalışmasını gerek işyerinde gerekse evde sürdüren kızların oranı erkeklere oranla daha yüksek çıkmıştır. Sanki ileride evlendiği halde çalışma yaşamında kalırsa başlarına gelecekler kızlara gösterilmek istenmektedir : Önce işyerinde, sonra da evinde çalışarak tükenmek…

Bütün zorluk ve iticiliğine karşın çalışma yaşamı, çalışan kızlar tarafından, sosyal izolasyondan kurtulmanın bir aracı olarak görülmekte ve istenmektedir. Evde evleneceği gün için bekletilenler yaşıtlarına oranla onlar şanslıdır.

3. EŞİTSİZLİK: Ülkemizde DİE tarafından yapılan değerlendirmeler, 18 yaşın altında 4 milyon kadar çocuğun çalıştığını ortaya koymaktadır. Özellikle sanayide ve hizmetler sektöründe çalışanların önemli bir bölümünü erkek çocukları oluşturmaktadır. Çocukların çalıştırılmak amacıyla sanayi ve hizmet sektöründe yaralan işyerlerine gönderilmelerindeki bu eşitsizlik, bir istismar ve ihmal kaynağı mıdır? EVET.

Tablo 3 : DİE verilerine göre 1999 yılında 12-19 yaş grubunda çalışanların cinsiyet ve meslek gruplarına göre dağılımı

Meslek Grubu

Erkek sayısı

%

Kadın Sayısı

%

Hizmet

388 000

22.4

125 000

12.7

Sanayi

577 000

33.4

103 000

10.5

Tarım

742 000

42.9

743 000

75.6

Diğerleri

23 000

1.3

12 000

1.2

Toplam

1 730 000

100.0

983 000

100.0


X²: 284.59 p<0.001
Grafik 4 : 12-19 yaş grubunda çalışanların cinsiyet ve meslek gruplarına göre dağılımı

Tablo 4 : DİE verilerine göre 1999 yılında 12-19 yaş grubunda çalışanların cinsiyet ve iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımı

İktisadi faaliyet kolu

Erkek

%

Kadın

%

Üretim ve sanayi

475 000

27.3

138 000

13.9

Hizmet

522 000

30.0

113 000

11.4

Tarım

742 000

42.7

742 000

74.7

Toplam

1 739 000

100.0

993 000

100.0


X²: 264.74 p<0.001

Grafik 5 : 12-19 yaş grubunda çalışanların cinsiyet ve iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımı

Gerek cinsiyetlere göre meslek grupları gerekse cinsiyetlere göre iktisadi faaliyet kolları incelendiğinde, kadınların dörtte üç gibi büyük bir çoğunluğu tarım sektöründe çalışırken erkeklerin ağırlıklı olarak sanayi-üretim ve hizmet sektöründe çalıştığı görülmektedir.

4. EŞİTSİZLİK: Yapılan araştırmalar kızların çalışma yaşamına gönderildiklerinde de, iş seçimi yapılırken ücret düzeyinin öncelikli ölçüt olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Erkek çocukların ise meslek edinmeleri öncelikli ölçüttür. Kız çocukları için yapılan iş seçiminde, meslek öğrenmenin değil de, daha çok ücret elde etmenin öncelik kazanması, bir istismar ve ihmal kaynağı mıdır? EVET.

Fişek Enstitüsü tarafından Denizli’de üç yıl süreyle yürütülen bir çalışmada çocukların çalışmaya yönlendirilmelerindeki temel nedenin cinsiyetlere göre farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır.

Tablo 5 : Çocukların Çalışma Nedenlerinin Cinsiyete Göre Dağılımı

Çalışma Nedeni

Kız

Erkek

Toplam

Aileye ekonomik katkı

48(%54)

15(%18)

63(%37)

Meslek öğrenmek

41(%46)

67(%82)

108(%63)

Toplam

89

82

171

(Önde gelen iki nedenin,”tüm” çalışma nedenleri içindeki payı: % 80)
(Ki kare= 21,72 p=0,000028 çok önemli)

Görüldüğü gibi, kız ve erkek çocuklar, aileleri tarafından çalışmaya yönlendirilirken, istatistiksel yönden de önemli farklı kaygılar ortaya çıkmaktadır. Erkeklerin meslek edinmeleri beklenirken, kızların yalnızca gelir getirici rolleri öne çıkmaktadır. Aynı olguya Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 1994 yılı İstihdam ve Ücret Yapısı Anketi sonuçlarında da rastlamaktayız.

Tablo 6 : Yaşlara göre erkek ve kadınların ücretli çalışma oranları ve haftalık çalışma karşılığı saatlik ücretleri

Yaş grupları

Ücretli çalışma oranları(%) Kadın

Ücretli çalışma oranları(%) Erkek

Saatlik ücret (bin TL) Erkek

Saatlik ücret (bin TL) Kadın

12-14

0.1

1.0

20.5

19.3

15-19

3.3

14.2

24.5

24.8

20-24

7.1

21.2

34.9

33.4

25-34

39.8

35.0

59.5

47.1

35-54

47.6

27.5

86.2

51.7

55 ve üstü

0.9

0.4

79.3

Bilinmeyen

1.1

0.5

50.1

42.6

Grafik 6 : Yaş grupları ve cinsiyetlere göre ücretli çalışma oranları (%)

Tüm çalışan erkeklerin % 3.4’ü 19 yaş ve altında iken ücretli çalışmaktayken, kadınlarda bu oran % 15.2’dir. İleri yaşlarda durum erkekler lehine tam tersine dönmüştür. Aynı durum yaşlara göre saatlik ücrette de söz konusudur. Tablo ve grafikler kadınların genç yaşta belirgin olarak ücret için çalıştırılıp ileri yaşlarda iş hayatından çekildiklerini ve niteliksiz emek konumunda tutulmuş olmalarına paralel olarak ücretlerinin düştüğünü çarpıcı bir şekilde göstermektedir.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsünce yapılan Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre de 15-19 yaş arasındaki çalışan kadınların yarısından fazlası kazancın nasıl harcanacağına kendisi karar vermemektedir (%52.2).

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı’nın genç kızlara Denizli ve Ankara’da uyguladığı anket sonuçları da, bu araştırma sonuçlarıyla uyumludur. Çalışan kızların Denizli’de % 51’i Ankara’da % 46.0’sı aldığı paranın tümünü ailesine verdiğini ifade etmiştir. Çalışan kızların dörtte üçü aldıkları paranın tümü ya da bir kısmını ailelerine vermektedir.

5. EŞİTSİZLİK: Yine yapılan araştırmalar, hem ailelerin hem de çalışma yaşamında yıllanan kız çocuklarının, evlenince çalışma yaşamından uzaklaşma eğiliminde olduklarını ortaya koymaktadır. Evlenince çalışmamak yalnızca kızlara özgüdür. Bu tutuma erkeklerde rastlanılmamaktadır. 25 yaşına kadar kadın çalışan oranı erkek çalışan oranından fazla iken 25 yaşından sonra bu tersine dönmektedir. 35 yaşından sonra bu fark daha da belirginleşmektedir. Kadınlar için çalışmaya ara verme ya da bırakma nedenlerinin başında çocuk sahibi olma ve evlenme gelmektedir. Erkek ve kadın çalışan oranlarında yaşlara göre farklılaşma bunun bir göstergesi niteliğindedir.

Tablo 7 : Tüm çalışanların cinsiyetlerine göre medeni durumlarının dağılımı
(DİE’nün 1999 yılı Hanehalkı İşgücü Anket Sonuçları )

Medeni Durum

Erkek

%

Kadın

%

Bekar/dul/eşi ölmüş (Yalnız)

3 880 000

25.0

2 363 000

37.2

Evli

11 633 000

75.0

3 984 000

62.8

Toplam

15 513 000

100.0

6 347 000

100.0


X²: 329.60 p<0.001

Grafik 7 : Çalışanların cinsiyetlere göre medeni durumları

Kadınlarda evli çalışan oranı erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktür.

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı’nın Ankara’da yüz yüze görüştüğü 102 genç kızın % 63.7’si (65 kişi) evlendikten sonra çalışacağını, % 18.6’sı (19 kişi) eşin izni, iş durumu, ekonomik durum, çocuk vb koşullara bağlı olarak çalışacağını, % 17.7’si (18 kişi) de çalışmayacağını bildirmiştir.

Evlendikten sonra çalışacağını ya da koşullara bağlı olarak çalışacağını söyleyen 84 genç kızın 24’ü (% 29.6) eşlerinin çalışmalarına izin vermemesi halinde ısrarcı-dirençli-karşı koyucu bir tutum, geri kalan 60’ı (% 71.4) kabullenici- boyun eğen bir tutum göstereceğini belirtmiştir.

Fişek Enstitüsü’nün Denizli çalışmasında, evlendikten sonra işten ayrılıp “evinin hanımı” olacağını söyleyen çalışan kızların yaş dilimleri açısından değerlendirmesi ilginç sonuçlar vermiştir. Çalışma yaşamında kaldıkça kızların evinin hanımı olma isteği artmaktadır. Bu da bize çalışma yaşamında karşılaştığı olumsuz deneyimler, yoğun baskı ve şiddetin, kızların çalışma coşkusunu törpüleyen önemli bir öge olarak ortaya çıktığını düşündürmektedir.

Tablo 8 : Çalışan Kızların, Evlenince İşten Ayrılıp “Ev Hanımı” olma Beklentilerinin Yaşa Göre Dağılımı

Ev hanımı olma beklentisi

14 yaş

15-16 yaş

Toplam

… beklentisi olan

11(%24)

20(%49)

31(%36)

… beklentisi olmayan

34(%76)

21(%51)

55(%64)

Genel Toplam

45

41

86

* (Gelecek beklentisi olarak önde gelen bu nedenin, tüm çalışma nedenleri içindeki payı: % 36 )
(Ki kare= 4,51 p=0,0038 önemli)

Yine Denizli çalışmasında, gelecekte “kendi işini kurma” beklentisi içinde olan çalışan çocukların cinsiyet dağılımlarında da belirgin bir farklılık göze çarpmaktadır.

Tablo 9 : Çalışan Çocukların Gelecek Beklentilerinden “Kendi İşini Kurma” Düşünün Cinsiyete Göre Dağılımı

Gelecek Beklentisi

Kız

Erkek

Toplam

.”Kendi işimi kuracağım”

20(%23)

98(%88)

118

Diğerleri

66(%77)

14(%13)

80

Genel Toplam

86

112

198

* (Gelecek beklentisi olarak önde gelen bu nedenin, tüm çalışma nedenleri içindeki payı: % 36 ) (Ki kare= 4,51 p=0,0038 önemli)

6.EŞİTSİZLİK: Evlendikten yıllar sonra, çeşitli nedenlerle çalışma yaşamına dönmek isteyen ve artık evli- çocuklu kadınlar yaşıtları erkeklerden farklı olarak meslek bilgileri az, deneyimi düşük ve kariyer basamaklarında yol almamış “emek öge”leridir. Bu yüzden hem ücret ve hem de konum olarak erkeklerden daha düşük düzeylerde kendilerine yer bulabilmektedirler. Bu olgu, yeni bir istismar ve ihmal kaynağı mıdır? EVET.

Tablo 10 : 12-19 yaş arasında çalışanların cinsiyetlere göre işyerindeki durumları

İşyerindeki durum

Erkek

%

Kadın

%

Ücretli veya maaşlı

547 000

31.4

194 000

19.5

Yevmiyeli (mevsimlik, geçici)

297 000

17.1

70 000

7.1

Kendi hesabına

42 000

2.4

8 000

0. 8

Ücretsiz aile işçisi

851 000

48.9

720 000

72.5

Diğer (İşveren hesabına)

3 000

0.2

1 000

0.1

Toplam

1 740 000

100.0

993 000

100.0

X²: 150.45 p<0.001 ("Diğer" grubu testte göz önüne alınmamıştır.)

Grafik 8 : 12-19 yaş arasında çalışanların cinsiyetlere göre işyerindeki durumları

Tablo 11 : 20 yaş ve üzerindekilerin cinsiyetlerine göre işyerindeki durumu

İşyerindeki durum

Erkek

%

Kadın

%

Ücretli veya maaşlı

5 428 000

39.5

1 353 000

25.2

Yevmiyeli (mevsimlik, geçici)

1 459 000

10.7

219 000

4.1

Kendi hesabına

4 569 000

33.3

540 000

10.1

Ücretsiz aile işçisi

1 215 000

8.9

3 207 000

59.9

İşveren hesabına

1 052 000

7.6

37 000

0.7

Toplam

13773

100.0

5356

100.0


X²:5839.64 p<0.001 Tablo 12 : 12-19 yaşında çalışanların cinsiyetlerine göre çalıştıkları işyerlerinin büyüklükleri İşyeri büyüklüğü

İşyeri Büyüklüğü

Erkek

%

Kadın

%

4 kişi ve altında

945 000

54.3

502 000

50.6

5-9 kişi

509 000

29.2

338 000

34.1

10-24 kişi

161 000

9.3

71 000

7.1

25 ve üzerinde

125 000

7.2

81 000

8.2

Toplam

1 740 000

100.0

992 000

100.0

X²:10.45 p<0.05
Tablo 13 : 20 yaş ve üzerindekilerin cinsiyetlerine göre çalıştıkları işyerlerinin büyüklükleri İşyeri büyüklüğü

İşyeri Büyüklüğü

Erkek

%

Kadın

%

4 kişi ve altında

7 252 000

52.7

3 316 000

61.9

5-9 kişi

1 987 000

14.4

867 000

16.2

10-24 kişi

1 406 000

10.2

351 000

6.6

25 ve üzerinde

3 128 000

22.7

820 000

15.3

Toplam

13 773 000

100.0

5 354 000

100.0


X²:226.32 p<0.001
Grafik 9 : 20 yaş altı ve 20 yaş ve üstündeki kadın ve erkeklerin çalıştıkları işyerlerinin büyüklükleri

12-19 yaş grubunda işçi sayısı 10 kişinin üzerinde olan işyerlerinde çalışan kadın oranı erkeklerinden fazla iken, 20 yaş ve üzerinde bu durum istatistiksel olarak anlamlı derecede tersine dönmüştür.

Özetle genç yaşlarda genç kızlara biçilen roller ve iş seçiminden başlayan ayrımcı tutumların yansımaları erişkinlik ve hatta yaşlılık dönemlerine dek uzanmaktadır. Genç kızlar ve evli iken çalışma hayatına katılım oranı düşen kadınlar daha çok tarım sektöründe, küçük ölçekli işyerlerinde, niteliksiz iş gücü ve ücretsiz aile işçisi konumunda çalışmaktadırlar.

Hacettepe Nüfus Etüdleri Enstitüsünün araştırmasına göre çalışan her dört kadından birinin 6 yaşından küçük çocuğu olup bunların % 34’ü çalışma sırasında çocuklarına kendileri bakmaktadır. Akrabalarının ve çocuğun ablasının sırasıyla % 36 ve % 11’lik oranda en yaygın çocuk bakıcıları olduğu, bölge ayrımı olmaksızın baba ve ağabeyin çocuk bakımına ilşkin rollerinin sınırlı olduğu saptanmıştır.

7. EŞİTSİZLİK : Yapılan araştırmalar kızların hakları vb konularda yeterince bilgi sahibi olmadığını ortaya koymaktadır. Haklar ve özgürlükleri konusunda yeterince bilgi sahibi olmamak ihmal ve istismarı arttırır mı? Evet. Bilgisizlik çaresizliği beraberinde getirmektedir. Hiç doğmamış olmayı, erkek olarak ya da bir kuş olarak doğmayı istemeye götürmektedir. Ama kızlar, bugünkü olumsuz konumlarını birlikte değiştirebileceklerini bilincine varmamışlardır.

İşyerlerinde sağlık ve güvenlik önlemleri ile ilgili en basit konularda yaptığımız bir soruşturma kızların, bu konudaki bilgi düzeylerinin 100 üzerinden 27,7 olduğunu ortaya koymuştur. Erkek çocuklarda bu not, 22,4’tür. Bunlar oldukça düşük bir notlardır; çünkü sorular, çok temel konuları kapsamakta ve bunların bilinmemesi, çözüm konusunda da en az düzeyde çalışmaların bile bulunmadığını ortaya koymaktadır.

Gerçekten de bilgisizlik tepkisizliği getirmektedir. “İşbaşında alınmasının gerekli olduğunu bir önlem alınmamışsa, ne yaparsın?” sorusuna, çalışan kızların %46’sı boynumu büker işimi yaparım diye yanıtlamıştır. Tehlikeli bölgeye yanaşmam diyenleri de katarsak, bu “tepkisiz”lerin oranı % 68’e ulaşmaktadır. Erkek çocuklarda bu oran % 77’dir.

8.EŞİTSİZLİK : Kadınlar, çalışma yaşamında haklarını korumak ve geliştirmek için oluşturulan örgütlü süreçlere de uzak kalmaktadır. Sendikalaşma ve sendika yönetimlerinde görev alma yönünden bakıldığında, kadın katılımı oldukça düşüktür. Örgütlü hak arama süreçlerinden dışlanmak, kızların istismar ve ihmalini arttırmakta mıdır? EVET.

Nisan 1999 verilerine göre kamu ve özel sektördeki toplam çalışanların % 9,7’si sendikalıdır (956 292 işçi). Sendikalı işçilerin % 62,7’si imalat sanayiinde çalışırken; tarım, madencilik ve enerji işkollarında çalışıp da sendikalı olan işçilerin oranı %4’tür. Bu da kadınlardaki düşük sendikalaşma oranının nedenlerinden biridir.

Sendika üyesi işçiler içinde kadın işçilerin payı ise % 12,9’dur. Toplam sendikalılar içinde kamu sektöründe kadın oranı % 7,9’da kalırken; özel kesimde bu oran % 16,1’dir. İşçi kesiminde, kadın sendikalı işçilerin sendikalı işçiler içindeki oranı Türk-İş’te % 6, DİSK’te % 12, kamu kesiminde KESK’te % 30 civarındadır. KESK ve Eğitim-Sen üyelerinin yaklaşık üçte biri kadın olmakla birlikte yönetim kademelerinde bulunanlar çok daha azdır. Kamu çalışanları arasında kadınların fazlalığı ve bunun sendika üyeliğine olan yansıması, KESK’te yönetim kademesinde yer alan kadın oranının en iyimser veri olduğunu gösteren önemli kanıtlardandır.

Tablo 14 : KESK ve Eğitim-Sen’de toplam üye sayısı ve yönetim kademelerinde bulunanların cinsiyetlere göre dağılımı

Erkek

%

Kadın

%

Toplam

Üye sayısı

66 000

66.0

34 000

34.0

100 000

Yönetim kademelerinde yer alan sayısı

656

84.4

121

15.6

777

Yine de, kamuda sendikalıların üçte birden fazlası kadın iken yönetim kademelerinde bulunanlarda bu oran nerdeyse altıda bire yakın olması kabul edilemez.

Öte yandan, kadınların çalıştıkları işyerlerinin nitelikleri anımsandığında, bunların daha çok sendikaların giremediği ve ücretli iş ilişkisinin kurulmadığı yerler olduğu gözönüne gelecektir. Bu da kadınların çalışma yaşamında ne denli düşük oranlarda sendikalaşabildiğini ve örgütlenebildiğinin göstergesi olmaktadır.

Grafik 10 : Cinsiyetlere göre sendika içindeki konum

II

EYLEM

Tüm bu eşitsizlikler, kızların yaşama hakkına hayat veren tüm insan hakları konusunda erkek çocuklarının yararlandığı olanaklardan ve haklardan yararlanmada kısıtlılıklarla karşılaştıklarını ortaya koymaktadır. İş sosyalleşmek, toplumdaki karşılıklı hak ve yükümlülüklerin doğması için önemli bir araçtır. Kızların bu önemli araçtan yararlanmada, dezavantajlı konumlarının hızla giderilmesi ve çalışma yaşamında tıpkı erkekler gibi kalıcı ve etkin bir rol sahibi olmalarının sağlanması gerekir.

Fişek Enstitüsü tarafından Denizli’de yürütülen çalışmalardan biri de çalışan kızlarla yapılan odak çalışmalardır. Bu çalışmalarda, kızların düşleri ve beklentileri de araştırılmıştır. Özetle kızların beklentileri şöyledir :

1. Kızlar eğitimlerini sürdürmek ve yeni bilgiler edinmek istemektedirler.
2. Şu anda yaptıkları işlerden hoşlanmamakta, daha nitelikli işlere ulaşmayı planlamaktadırlar.
3. En çok istedikleri şeyler arasında, hayatını kendi yönetmek, özgür yaşamak, bilgisayar kursu almak, öğrenimini sürdürmek, otomobil kullanmak sayılmaktadır.
4. Kızların çoğunluğu evlendikten sonra da çalışmayı sürdürmeyi düşünmektedir. Bunun nedenleri sorulduğunda, “medeni hayat şartlarının bunu gösterdiği”ni, ezilmek istemediğini, evde canının sıkılacağını, evine katkıda bulunmak istediğini ve çalışmayı sevdiğini söylemektedirler.

Herkesin yaşamıyla ilgili seçimleri kendisinin yapması ve uygulaması en doğal insan hakkıdır. Kızlara da bu olanağın sunulması gerekir. Bu toplumun hem onlara karşı görevi ve hem de vefa borcudur. Çünkü aynı yaştaki bazı kızlara ve erkeklere kamu kaynakları ile eğitim olanakları sunarken; büyük çoğunluğunun (ve özellikle de kızların) bundan yoksun tutulması büyük bir adaletsizliktir.

Toplumun sorumluluk duyan bireyleri ve onların müdahale için kurdukları örgütleri (NGO) sorunlar karşısında nasıl davranmalıdır? Özellikle konu temelinde kurulan NGO’ların izlemeleri gereken yol, bizim çalışan kızlar konusunda sürdürdüğümüz uğraş ile çakışmakta:

1. Sorunun önemini ve boyutlarını saptamak,
2. Her adımda kızlarla birlikte sorunu ve çözümlerini tartışmak,
3. Bulguları ve değerlendirmeleri kamuoyuyla sürekli paylaşmak,
4. Çözüm için toplum ve kendi olanaklarını zorlamak.

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı, bir NGO olarak, hem genç kızların kendi eğilimlerini özgürce dile getirebilmeleri ve birbirleriyle paylaşabilmeleri; hem de düşlerini yaşama geçirebilmeleri için destek olmak amacıyla çalışmalar yürütmektedir. “Çalışan Çocuk ve Gençler İçin Tatil Kampı” ve “Genç Kız Evi” böylesi projelerdir. Bir hükümet dışı kuruluşun olanakları ile yürüttüğümüz çalışmaların, model olarak ele alınıp, hem ilkelerinin ve hem de uygulamasının yaygınlaştırılmasını bekliyoruz.

Bu çalışmalarla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak isteyenlerin Türkçe ve İngilizce web sayfalarımıza başvurabileceğini de duyurmak istiyorum:

www.fisek .org

Kızlara

  • Gönüllerine göre bir dünya vermeliyiz.
  • Sosyal izolasyondan ve dışlanmışlıktan kurtarmalıyız.
  • Nitelikli işgücü ve eğitimli insan olarak yetiştirmeliyiz.

Bu onların, yalnızca insan oldukları için, haklarıdır.

KAYNAKLAR
1- Nüfus ve Sağlık Araştırması 1998, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Ankara, Ekim 1999. (s: 13-35)
2- Petrol-İş 97-99. İstanbul, Mart 2000 (s: 710 ve 715).
3- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu I. Kadın Kurultayı, Tebliğler Kitabı, Ankara, 20-22 Şubat 1998 (s:166-198)
4- DİE 1994 İstihdam ve Ücret Yapısı Anket Sonuçları, http://www.die.gov.tr/isgucuist.htm
5- DİE 1999 Hanehalkı İşgücü Anket Sonuçları, http://www.die.gov.tr/isgucuist.htm
6- Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın Veri Havuzu (Çalışma Ortamı dergileri ve web sayfası/projeler)