4.Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Bölgesel Konferansı

FİŞEK ENSTİTÜSÜ ÇALIŞAN ÇOCUKLAR
BİLİM VE EYLEM MERKEZİ VAKFI :
KÜÇÜK İŞYERİ ORTAK SAĞLIK-GÜVENLİK BİRİMİ*

Prof.Dr.A.Gürhan Fişek


15-17 Kasım 2005, Ankara

Anahtar Sözcükler : Küçük işyeri, iş sağlığı güvenliği, ortak işyeri hekimi, ortak işyeri hemşiresi, ortak iş güvenliği mühendisi, ortak sağlık güvenlik birimi.


Bir ülkede, işyerlerinin sayıca büyük bölümünün, küçük işyerlerinden oluşması; iş kazalarının da yine ağırlıkla küçük işyerlerinde meydana gelmesi dikkatleri bu işyerlerinin üzerinde toplamıştır. Meslek hastalıkları ise, “tanı konulmadan”, gözden kaçmaktadır. Türkiye’den istatistikler verirsek, tüm işyerlerinin %98,08’i 50 ve daha az işçi çalıştırmakta; bu küçük ölçekli işyerlerinde tüm sigortalıların %57,04’ü çalışmaktadır. İş kazalarının yaklaşık %62,57’si yine 50 ve daha az işçi çalıştıran işyerlerinde görülmektedir (1). meslek hastalıkları ise bizim araştırmalarımıza göre azımsanmayacak ölçülerdedir (2).


Küçük işyerleri çeşitli ölçütler kullanılarak tanımlanmaktadır (3). Bu ölçekler amaca göre değişmektedir. Uygulanacak eylem programında bu ölçeğin yol gösterici olması beklenmektedir. En çok kullanılan ölçüt, işçi sayısına göre, işyerinin büyüklüğünün belirlenmesidir.


İş sağlığı güvenliği yönünden işyerinde önlemlerin alınmasının ve sürdürülmesinin güvencesi, işyerinde bir sağlık-güvenlik örgütünün bulunmasıdır. Buradan yola çıkarak, iş sağlığı güvenliği açısından “küçük” işyeri olarak tanımlanması gerekenler, tam süreli işyeri hekimi, iş hemşiresi ve iş güvenliği mühendisi tutamayan işyerleridir.


Öncelikle bu ölçütün doğru seçilip seçilmediğini tartışalım. İş sağlığı güvenliği mevzuatı, işçilerin sağlığını ve işyerinin güvenliğini bozucu etmenlerin önlenmesini hedefler. Bunun için de, öncelikle risk değerlendirmesi yapılmasını ister. Risk değerlendirmesi, öncelik sıralamasının zorunlu adımıdır; bütün önlemlerin başvuru noktası ve her şeyin başıdır. Başlangıçta bu adamın yetersiz, eksik ve bilinçsiz atılması kabul edilemez. Risk değerlendirmesini bu işyerinde kim yapacaktır? İş güvenliği uzmanı. O yoksa?! Böyle bir değerlendirme yapılamayacak ve plan suya düşecektir.


Risk değerlendirmesi izleyen ikinci adım, işyerinde gerçekleştirilecek toplu önlemlerin (çevresel ortamı düzeltmeye yönelik) planlanması ve gerçekleştirilmesidir. En etkin ve maliyeti işyerince karşılanabilecek önlemlerin seçilmesi, ustalık gerektirir. Örnek verelim : Gürültüye karşı önlem olarak, en bilgisiz kişinin bile aklına gelebilecek olan, kulak tıkacı kullanılmaktadır. Bu ise, etkinliği en az ve uygulanması en zor önlemdir. Bunun yerine öncelikle alınacak sayısız mühendislik önlemi vardır (4). Ama o işyerinde iş güvenliği uzmanı yoksa, planın bu vazgeçilmez aşaması da gerçekleştirilemeyecektir.


Risk değerlendirmesini izleyen üçüncü adım, bu işyerinde çalışan işçilerin, yapacakları işe uygun sağlık koşullarını taşıyıp taşımadıklarının saptanmasıdır. Buna “işe giriş muayenesi” diyoruz. Eğer işe uygunlarsa ve çalışmaya başlarlarsa, sağlık durumlarının uygunluğunun belirli aralarla kontrol edilmiş olması gerekir. Buna “periyodik sağlık muayenesi” diyoruz. Eğer o işyerinde bir işyeri hekimi yoksa, bu nasıl gerçekleştirilecektir? Türk İş Sağlığı Güvenliği Mevzuatı, bu muayenelerin kimler tarafından yapılabileceğini listelemiştir.


Bu sıralamada, işyeri hekimi ilk sıradadır. Bunun nedeni, işyerini, üretim zincirini ve çalışma koşullarının bilecek konumda olmasıdır. Bunları bir hastane ya da sağlık ocağı hekiminin bilmesine olanak yoktur; bunları bilmeden verilen her rapor, etik yönden sakıncalıdır (5).


Risk değerlendirmesinin ardından gelen dördüncü aşama eğitimdir. Eğitimin çok özel bir konumu vardır. Çünkü risk değerlendirmesi öncesi de belli ölçülerde çalışanlara ve işverenlere eğitim verilmesi gerekir. Onların “katılımlı risk değerlendirmesi süreci”nde etkin olabilmeleri ve kendi gözlemlerini, deneyimlerini aktarmaları gerekir; bunun için bazı temel bilgilere gereksinmeleri vardır. Aynı biçimde risk değerlendirmesi ortaya çıktıktan sonra, işçilerin hangi konularda iş sağlığı güvenliği eğitimi olmaları gerektiği de belirlenmiş olur. Mevzuat, işçilere “işin gerektirdiği sağlık ve güvenlik bilgileri”nin verilmesi gereğini işaret etmektedir. “İşin gerektirdiği” denilen, risk değerlendirmesi ile ortaya konulan, işyerinin somut koşullarıdır.Onun için de yapılacak eğitim, risk değerlendirmesinin tamamlayıcı parçasıdır. Çok önemlidir. En az onun kadar ustalık ister; uzmanlık gerektirir. İşyerinde, işinin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatılmış hekim ya da mühendisler yoksa, bu eğitim nasıl yapılacaktır?


Görüldüğü gibi, mevzuatımızın ya da sağduyunun gösterdiği adımların atılarak işyerinin sağlıklı ve güvenli koşullara kavuşturulabilmesi için, işyerinde, bu işin uzmanlarına gerek vardır.


İşyerinin bu elemanları tam süreli istihdam etme olanakları yoksa, ne olacaktır? O zaman ya uzun aralarla bu hizmetlerden yararlanmaya çalışacak; ya da sorun çıktıkça yardım isteyecektir. İkisi de, iş sağlığı güvenliğine gönül verenlerle uzmanların benimseyebileceği davranış biçimleri değildir.


Bu çıkmazı aşabilmek için ne yapmalı?


Önce iş sağlığı güvenliği alanındaki uzmanlardan yoksun işyerlerinin, “küçük” işyeri oldukları kabul edilmelidir. “Küçük” ve “güçsüz” işyerlerinin, sorunlarını tek başına aşamayacakları ve ek-güce gereksinme duydukları açıktır.


Bunun için güçbirliğine başvurmalıdır. Tıpkı insanlar gibi işyerleri de güçlerinin yetmediği hizmetleri alabilmek için, güçlerini birleştirmeli ve ortak-yararlanım yoluna gitmelidirler. Anadolu kültüründe, imece geleneği ve komşularla birlikte iş yapma alışkanlığı vardır. Küçük işyeri için ortak sağlık birimi kurma düşüncesi, yeni değildir. Ancak dünya çapında örneklerine baktığımız zaman, az sayıda işyerinin biraraya gelebildiğini; çoklarının da bir büyük şirketin alt birimleri olduğunu görmekteyiz. Bu örnekler, hizmetlerin çeşitlendirilmesinin ve bir modellemeye gidilmesini engellemektedir. Herşeyden önce, bu girişimlerin, bir “güçbirliği çabası” olarak görülmesine de olanak bulunmamaktadır.


Halbuki, ülkelerin özellikle topluma götürülen hizmetlerin örgütlenmesinde, geleneklerden büyük ölçüde yararlandıklarını görüyoruz. Günün gereksinmeleriyle geleneksel motiflerin sentezi, hem toplumun hizmet modelini sahiplenmesini kolaylaştırmakta ve hem de kök salmasını olanaklı kılmaktadır. Küçük ve orta ölçekli işyerleri, genellikle, aynı sanayi sitesinin içinde ve bitişik düzen kurulmuş yapılarda, sırt sırta yaşadıkları için, yoğun komşuluk ilişkileri geliştirmişlerdir. Zor zamanlarında birbirine yardım etmek, elindeki olanakları paylaşmak, komşuluk geleneği vardır.


Fişek Modeli adını verdiğimiz çalışmamız, çok sayıda işyerini kapsamanın ve bunu 23 yıl sürdürebilmiş olmanın avantajı ile ortaya çıkmıştır. Bu model, küçük işyerlerinin güçbirliğiyle, sürdürme inatları ve paydaşların özverileriyle ayakta kalmıştır. Model çalışma (6), çok-bilimli bir işbirliğini, tümelci ve katılımcı bir sağlık anlayışını da içermektedir. Yalnızca tıp bilimlerinin değil, mühendislik bilimlerinin ve sosyal bilimlerin olanaklarını da paydaşların hizmetine sunmuştur. Bunun doğal sonucu olarak, toplumsallık vurgusu ve “herkese sağlık” olgusu öne çıkmıştır.


Bizim önerdiğimiz, komşuluk ve imece geleneklerinden güç alan, “grup”laşarak yararlanma modelinde, tam-süre çalışan bir “iş sağlığı güvenliği ekibi”ne ve teknik araç-gereç parkına kavuşulabilmektedir. Mesleksel doyum-gelişim olanakları ve yoğun iş temposu, bu sistemin sürdürülebilirliğinin de en önemli kanıtıdır.


Bu modelde, özellikle sanayi sitelerinde, birden fazla işyerinin biraraya gelerek anlaştığı “ortak sağlık-güvenlik birimleri”nde, “grup iş hekimliği” hizmeti alacaklardır.


İşverenlerin grup çalışması sonucu kendi aralarında bir sağlık hizmet odağı oluşturmaları durumunda, yalnızca “günübirlik” ve “sınırlı” bir sağlık yaklaşımı hizmete egemen olacaktır. Toplumda egemen olan “başı sıkıştığında sağlığı hatırlama ve ondan yararlanma” yaklaşımı, bu hizmete de egemen olacaktır. Tersine kendilerinin dışında ve”çok-bilimli sağlık hizmeti üretecek bir odağından” yararlanmanın bir getirisi vardır. Bu da sağlık alanındaki bilimsel bilgi ve deneyim birikiminden yararlanabilmektir. Geçmişteki hataları yinelememek ve iyi-daha iyiyi ayırabilmektir.


Bu yaklaşımları temel alan, Fişek Modeli’ni oluşturan ögeleri şöyle sıralayabiliriz (6):

  1. Çocuk ve genç emeği vurgusu
  2. Kadın çalışması vurgusu
  3. İş sağlığı güvenliği vurgusu
  4. Sosyal boyut vurgusu
  5. Sürekli devinim ve toplum katılımı
  6. Kaynak sorunun aşılmasında katılım uygulaması
  7. Bir odak çevresinde örgütlenme.

Fişek Enstitüsü, 1982 yılı Kasım ayından bu yana, küçük işyerlerini tek bir hizmet odağı çevresinde toplamaya çalışmaktadır. Henüz işyeri hekimlerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin 1980 tarihli yönetmeliğin yeni çıktığı o tarihlerde, küçük işyerlerinin (işçi sayıları kırkı geçmiyordu), bu yeni fikre alışmaları kolay değildi. Hele hele Türkiye’de kişisel koruyucu malzemelerin bile tek tük bulunduğu o yıllarda, iş güvenliğini benimsetmek hiç de kolay değildi. Sağlık muayenelerinin bile bir maliyet arttırıcı öge olarak görüldüğü o günlerde, muayeneleri destekleyecek kan, idrar incelemelerinin, kulak işitme testlerinin, akciğer filmlerinin ve akciğer fonksiyon testlerinin, gürültü haritalarının yapılması bir düştü.


Aradan geçen sürede, küçük işyeri ortak sağlık-güvenlik biriminde yer alan işyerlerinin tümü bu hizmetlerden yararlanmayı ve bunlar için harcama yapmayı benimsemişlerdir. Bu olumlu değişim, yalnızca Türkiye’deki gelişmelerin yansıması olarak açıklanamaz; bu modele gönül veren paydaşların birbirlerini eğitmeleri ve güçbirliğinin meyvelerini birlikte toplamalarıyla da gelişme sağlanabilmiştir.


Bugünü 500’ü aşan küçük işyerine yönelik olarak, 7 hekim, 4 hemşire-sağlık memuru, 3 şoför-insan ilişkileri görevlisi, 3 teknik eleman, 3 işgüvenliği uzmanı katılımı ile çalışmalar yürütülmektedir.


Model çalışmamızda yer alan 500 işyerinin, yararlandıkları hizmetler de çeşitlilik göstermektedir.

  • Koruyucu sağlık hizmetleri sunumu (sağlık raporu)
  • İlk yardım hizmetleri sunumu
  • Tümelci sağlık anlayışıyla (koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri, işgüvenliği hizmetleri)
  • İş sağlığı güvenliği destek hizmetleri sunumu (odyometri, spirometri ve bazı laboratuvar incelemeleri, yürüyen röntgen, gürültü ölçümü vb)
  • İş sağlığı güvenliği eğitimi (Yangın, Kişisel koruyucular-makina koruyucuları, İş sağlığı güvenliği seminerleri).
  • Danışmanlık hizmetleri ve risk değerlendirmeleri

2004 Ekim – 2005 Eylül ayları arasında bu hizmetlerden yararlanan işyerlerinin dağılımı için Tablo 1,2’ye bakınız.



TABLO 1


Fişek Enstitüsü’nün Önderliğinde Oluşturulan


Küçük İşyeri Ortak Sağlık Biriminden


2004 Ekim – 2005 Eylül Aylarında Yaralanan İşyerlerinin


Yararlandıkları Hizmet Çeşitlerine Göre Dağılımları


HİZMET ÇEŞİDİ İŞYERİ SAYISI

Koruyucu sağlık hizmetleri sunumu 383

İlk yardım hizmetleri sunumu 890

Tümelci sağlık anlayışıyla 170

İş sağlığı güvenliği destek hizmetleri sunumu 57

İş sağlığı güvenliği eğitimi 19

Danışmanlık hizmetleri ve risk değerlendirmeleri 6

Birimde Yeralan İşyeri Sayısı 500

TABLO 2

Fişek Enstitüsü’nün Önderliğinde Oluşturulan

Küçük İşyeri Ortak Sağlık Biriminden

2004 Ekim – 2005 Eylül Aylarında Yararlanan İşyerlerinin

Çalıştırdıkları İşçi Sayılarına Göre Büyüklüklerinin

Yararlandıkları Hizmet Çeşitleri ile İlişkisi

HİZMET ÇEŞİDİ


Çalıştırdıkları İşçi Saylarına Göre İşyeri Büyüklükleri

TOPLAM İŞYERİ SAYISI

9 ve daha az

10 – 29

30 – 49

50 ve daha çok

Koruyucu sağlık hizmetleri sunumu

149

123

80

31

383

Tümelci sağlık anlayışıyla

53

65

27

25

170

İş sağlığı güvenliği destek hizmetleri sunumu

13

9

14

21

57

İş sağlığı güvenliği eğitimi

1

3

5

10

19

Danışmanlık hizmetleri ve risk değerlendirmeleri

2

2

 

2

6

Birimde Yeralan İşyeri Sayısı


500

Hizmet çeşitlerinin işyeri büyüklükleri ile yakın bir ilişki içinde olduğu Tablo 2’den görülmektedir. İşyerleri büyüdükçe, bir yandan yararlandıkları sağlık hizmetlerini zenginleştirmekte; bir yandan da iş güvenliği üzerinde önemli durulan bir konu haline gelmektedir.


Grup iş hekimliği birimi, abone işyerlerine yakın uzaklıktaki bir merkezde, sabit bir hizmet birimi oluşturmakta; her gün burada hekim, hemşire ve acil müdahale olanaklarını hazır bulundurmaktadır. İşyeri hekimi, her gün belirli bir süre sağlık merkezinde bulunmakta; bunun dışında kalan sürelerde işyeri gezileri ve yine işyerlerinde işçilerin sağlık muayenelerini gerçekleştirmektedir. Her bir işyerinin kendine özel bir sağlık odası kurması hem zorunlu değildir; hem de zordur. Bunun yerine işyeri hekiminin çalışmalarını yürüttüğü, sağlık odasını, kendisiyle birlikte hareketlendirmesi daha akılcı bir yaklaşımdır; biz bu araca yürüyen klinik diyoruz. Arkası muayene odası olarak düzenlenmiş; elektrik akımı, kliması ve gerekli muayene araçları ile donatılmış bir kapalı kasalı kamyondan söz ediyoruz. Ayrıca işyeri hekiminin hizmetini geliştirmek için gereksinme duyduğu, rontgen, kulak işitme testleri, görme testleri, akciğer fonksiyon testleri, laboratuvar tahlillerinin yapılabildiği hizmet kanalları da yine başka yürüyen kliniklerle sağlanmaktadır.


Böylece tek bir işyerinin, isterse işçi sayısı 300’ün üzerinde olsun, tek başına sağlayamayacağı ölçüde donatılmış bir sağlık ekibi ile “iş sağlığı güvenliği hizmeti” sunulmaktadır. Bugün daha büyük sayıda işçi çalıştıran bir işyerlerinde bile iş güvenliği uzmanı istihdamı yaygın hale getirilememiştir. Buna karşın, sözünü ettiğimiz örnek çalışmamızda, 12 yıldır, çalışmalara iş güvenliği uzmanları da aktif olarak katılmaktadır.


Bütün bu örnek çalışmalar, zaman dilimine meydan okurcasına, bıkmadan usanmadan yürütülen çalışmalar olumlu sonuçlar vermiştir. Küçük sanayi işverenlerinden ve onların işçilerinden, kaliteli ve çağdaş hizmete gönül vermiş, sunulan değerleri sahiplenen ve yaygınlaşması için çalışan bir ekip ortaya çıkmıştır. Onun için ortak sağlık-güvenlik birimlerinin, katılımcılığa çok önem vermeleri gerekir. Yürüttüğümüz örnek çalışma, yasal yükümlülükleri olmasa da, küçük işyerlerinin, gönüllü birlikteliklerle, iş sağlığı güvenliği alanında grup iş hekimliği hizmetler için harcama yapmayı göze alabileceklerini ortaya koymuştur.


İnsanlar, yitirdiklerinin değerini kavrayabilirler. Ama henüz yitirmeden, olasılıklar üzerinde düşünerek önlemler için adım atmaları, harcamalar yapmaları, onların soyut düşünme yeteneklerini geliştirmelerine bağlıdır. Uzun erimli düşünmek ve soyut düşünmek konularında, herkesin birbirine yardımcı olması gerekir; güç birlikleri, gönül birliktelikleri ve birlikte-gelişim böyle gerçekleştirilebilir.


İş sağlığı güvenliği alanında grup pratiğinden yararlanılmalıdır. Yalnızca, hizmetin öneminin kolayca anlatılabileceği, finansman zorlukları bulunmayan büyük firmalarla yetinip, fildişi kuleler yaratmamak gerekir. İş sağlığı güvenliği uygulamasını, özellikle, ikna edilmesi zor, olanakları düşük ve yaygınlığı en fazla olan kesime ulaştırmak gerekir. Ortak sağlık güvenlik birimlerini kurmanın ve bunları katılımcı yapılar olarak işletmenin zamanı gelmiştir.



* 15-17 Kasım 2005 tarihinde Ankara’da düzenlenen 4.Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Bölgesel Konferansı’nda sunulmuştur.

KAYNAKÇA :


  1. Sosyal Sigortalar Kurumu (2004) : İstatistik Yıllığı, Ankara.
  2. Fişek, A.Gürhan (1998) : Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi: Kız ve Erkek Çocuklar Arasındaki Farklar, Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 36 Sayfa 1-4.
  3. Müftüoğlu, M.Tamer (1989) : Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmeleri Sorunlar Öneriler, A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara s.123-156.
  4. Özgüven N. (1986): Endüstriyel Gürültü Kontrolu, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yayını, Ankara.
  5. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi (1990) : 1988-1990 Genelgeler, Yazışmalar, Basın Açıklamaları, Ankara.
  6. Fişek A.Gürhan (1995) : Küçük Sanayi Sitelerinde İşçi Sağlığı Güvenliği Birimi: Fişek Modeli, Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 22, s.3-15