Genel Değerlendirme

Hazırlayan : Onur Sunal


Bugün dünyada resmi veriler göz önünde tutulduğu zaman 5-17 yaş arasında 1,5 milyar çocuğun yaşadığı bilinmektedir. Bu çocukların 317 milyonu ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü’nün) ölçütlerine göre ekonomik faaliyet göstermektedir. Bunlar arasından 217 milyonu ise çocuk işçi olarak kabul edilmektedir. Bu çocuk işçilerin 126 milyonu tehlikeli işlerde çalışmakta ve yaklaşık 8 milyonu da “Çocuk Emeğinin Koşulsuz En Kötü Biçimleri” olarak kabul edilen kategoriye düşmektedir. Yani 8 milyon çocuk fahişelik yapmakta, uyuşturucu satmakta, çetelere katılmakta, askerlik yapmakta, pornografiye malzeme olmakta ve kaçırılmaktadır.

Çalışan çocukların çok önemli bir bölümü tarım, ormancılık, balıkçılık ve avcılık yapmaktadır. Çocukların bazıları ailelerine yardım ederken, çok büyük bir kısmı ticari amaçlarla faaliyet gösteren büyük çiftliklerde işçi olarak son derece ağır ve tehlikeli koşullar altında çalışmaktadır. Dünyanın hemen her bölgesinde çocuklar tarım sektöründe tehlikeli işler yaparken görülmektedir. Batı Afrika’daki Fildişi Sahili, Ghana, Togo, Benin, Nijerya gibi ülkeler dünya kakao gereksinmesinin %85’ini sağlamaktadırlar. Kakao, dünyanın devleri arasında yer alan çikolata firmaları tarafından satın alınmaktadır. Ne var ki, kakao üretiminde tarlalarda 8-10 dolara başka ülkelerden getirilerek 300-400 dolara çiftlik sahiplerine satılan çocuklar çalıştırılmaktadırlar. Dünyanın bir tarafında şanslı olan çocuklar çikolata yerlerken, dünyanın bir başka tarafında 7-8 yaşında çocuklar satılmakta ve kölelikten farkı olmayan koşullar altında kakao üretmektedirler.


Evlerde hizmetçilik yapan çocukların sayısı ise hiç azımsanamayacak kadar çoktur. Benin’de “Videmegonlar’, Haiti’de “Restaveksler’, Togo’da “Amegbonovei” geleneği ve dünyanın farklı yerlerinde hepsi hizmetçilik yapan çocuklar hep aynı kaderi paylaşmaktadırlar. Videmegon ve Restaveks, her iki terim de aslında farklı ülkelerde aynı durumu tanımlamaktadır. Yoksul ailelerin yanından satın alınan ya da hizmetleri karşılığında eğitilecekleri taahhüt edilen çocuklar, zengin ailelerin yanında köle gibi çalıştırılmaktadır. Bu çocukların neredeyse tamamı şiddet görmekte ve çoğu evde cinsel tacize uğramaktadır. Sonunda evden kaçan çocuklar ise sokaklarda fuhuş tuzağına kendi ayakları ise düşmektedirler. Togo’da “Trokosi’ adı verilen bir geleneğe göre kız çocukları, ailelerin günahlarına karşılık rahiplerin yanına köle olarak verilmektedirler.


Madencilik sektöründe çalışan çocuklar da büyük tehlikelerle karşılaşmaktadırlar. Bunların da büyük bir çoğunluğu zorla çalıştırılmaktadırlar. Afrika’da, Güney Amerika’da ve diğer bölgelerde çocuklar dünyanın en pahalı taşlarını çıkartmakta ve değeri 100 milyarlarca olan bu taşlardan kendilerine düşen pay sadece gözyaşı ve çile olmaktadır. Tanzanya’da “Yılan Çocuklar”, dar madenlerde açılan tünellere patlayıcı ve tarayıcı yerleştirmektedir. Afrika ve Güney Amerika’da çıkarılan madenler dünyaya satılmakta ancak karşılığında silah satın alınmaktadır. Bu büyük ticaretten çocukların payına düşen bu sefer de kurşun olmaktadır. Silahlanma sonucunda çocuklar askerliğe zorlanmakta, pek çoğu ölmekte, sakat kalmakta ve ailelerini kaybetmektedir.


Çocuk Fuhuşu, her ülkede görülen ve neredeyse tamamına yakınını kız çocukların oluşturduğu hızla büyüyen bir sektördür. ILO’nun tahminlerine göre 1,8 milyon çocuk fahişelik yapmaktadır. (Aslında burada fahişelik yapmaya zorlanmaktadır demek daha doğru olacaktır çünkü bu kızların tamamına yakını zorla bu tuzağın içine düşürülmektedir.) Gerçekler bunun belki de 50 katıdır. Eski Sovyet Cumhuriyetleri’nde yaşayan kızların hiç azımsanamayacak kadar önemli bir bölümü fuhuş sektörünün içine akmaktadır. Bu kızların önemli bir bölümü filmlerde gördükleri lüks bir yaşam hayaliyle ülkelerinden kaçırılmakta daha sonra pasaportlarına el konmakta ve gerçekten sefil koşullar altında 1 yılda binlerce erkekle birlikte olmaya zorlanmaktadırlar. Kaçırılmasalar dahi kendi ülkelerinde bile bir kez bu para tuzağının içine düşenler artık para etmez ve kullanılmaz hale gelinceye kadar sömürülmektedir. Doğu Asya’ya ve özellikle Tayland’a her yıl 5 milyon erkek turistin sadece seks turizmi için geldiği bilinmektedir. Bu büyük sektörün ülkeye akıttığı paranın 25 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Yani övgüler yağdırılan Tayland’ın bilgisayar ihracatının tam 10 katından fazla bir rakamdan söz edilmektedir


Fuhuş için kaçırılan kızlar dünyanın farklı yerlerinde 1000 dolardan 100 bin dolara kadar değişik fiyatlarla satılmaktadır. Tayland’da 20 kızı çalıştıran bir genelevin yılda 1 milyon dolar kar ettiği bilinmektedir. O zaman çocuk fuhuşu sadece 1,8 milyon kızın hizmet verdiği küçük bir sektör olamaz. İnsanlık dışı koşullarda çalıştırılan kızların kazandırdığı milyarlarca doların hepsi çeteler, mafya örgütleri ve kaçakçıların cebinde kalmaktadır.


Çocuk Askerler, sayıları yaklaşık 300 bini bulan bir ordu kadar büyüktür. Yine ILO’nun tahminleri resmi verilere dayanmak zorunda olduğu için gerçekte bu sayının çok daha büyük olduğu düşünülmektedir. Angola, Brundi, Orta Afrika, Çad, Demokratik Kongo, Gine, Fildişi Sahili, Liberya, Uganda ve Ruanda Afrika’da çocuk askerlerin var olduğu bilinen ülkeler arasındadır. Bu ülkelerde yaşanan büyük iç karışıklıklar köle gibi askerlik yapan çocukların var olmasının en önemli sebebi olarak gösterilmektedir. Ancak bu ülkeler çocuklarına yiyecek, içecek ve barınmak için bile para bulamazken acaba milyarlarca dolarlık silahlara nasıl para ödemektedir? Daha da önemlisi bu ülkelerdeki despotlara, gerilla liderlerine ve çetelere neyin karşılığında bu silahlar verilmektedir? Çocuklar köle gibi kullanılarak madenlerde çalıştırılmakta daha sonra çıkarılan değerli taşlar silah karşılığında satılmaktadır. Yine aynı silahlar çocukları öldürmekte, çocukları savaştırmakta ve sömürmektedir.


Çocuk işçiliği ile savaşmak konusunda son 10 yılda önemli adımlar atılmıştır. Bugün ILO-IPEC(International Labour Organisation / International Programme on Eliminating Child Labour – Uluslararası Çalışma Örgütü / Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı) birçok ülkenin desteği ve katılımı ile gerçekleşmektedir. 1992 yılında Alman Hükümeti’nin verdiği para ile başlayan bu program bugün dünyanın pek çok ülkesinde çocuk işçiliği ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Türkiye, 1992 yılında bu programdan destek alan ilk 6 ülke arasında; Fişek Enstitüsü de ülkemizde bu kapsamda destek alan ilk 3 kuruluştan biri olmuştur.


ILO-IPEC kapsamında, irili ufaklı birçok sivil toplum örgütü, dünyanın hemen her yerinde faaliyet göstermektedir. Özellikle çocuk emeğinin en kötü biçimlerini ortadan kaldırmak konusunda çalışmalar yapmaktadır. ILO 2002 yılında başlamak üzere Haziran ayının 12’sini “World Day Against Child Labour” olarak kabul etmiştir. Ancak acaba bütün bu iyi girişimler gerçekten çocuk işçilerin ya da sefalet içinde yaşayan resmi rakamları bile 250 milyonu bulan çocukları kurtarmak için yeterli midir?


Her gün milyarlarca insan çikolata yerken, kahvesini yudumlarken, ya da en mutlu anında kendine hediye edilen tek taş pırlanta yüzüğüne bakarken keşke gerçekleri bilebilse o zaman gerçekten çocuk işçiliği de diğer tüm sömürü yolları gibi ortadan kalkacaktır. Neredeyse sayıları Avrupa kıtasında yaşayan ülkelerin tamamından büyük olan ve her günü acı ve umutsuzluk içinde geçen çocukların içinde bulunduğu durumun gerçek sorumluları, acaba yeni dünya düzeni altında dünyayı sömüren yeni imparatorluklar mı? Bugün az gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkeler için çocuk sömürüsü konusunda sayısız doküman ve veri bulunurken, en gelişmiş ülkeler, çocuk işçiliği konusunda, birer “pırlanta” gibi parlamaktadırlar. Sömürüye ön-ayak olmanın bedeli de, en az sömürünün varlığının verdiği utanç kadar büyük olmalıdır.